Kapadokya, doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle dünyanın en eşsiz bölgelerinden biridir. Binlerce yıl önce volkanik patlamalar sonucu oluşan yumuşak tüf tabakaları, rüzgar ve yağmur erozyonu ile şekillenerek peri bacaları, vadiler ve vadiler arasında gizlenmiş yeraltı şehirlerini oluşturmuştur. Binlerce yıllık tarihi süreç boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Kapadokya, sayısız tarihi kilise, yeraltı şehri ve kaya oyma evlere sahiptir ve birçok yerli-yabancı turisti çekmektedir. Şimdi bu gezimizde ayrıntılı bir Kapadokya-Nevşehir-Aksaray gezisi ele alalım. Öncelikle belirtelim ki biz bu gezimizi karavan ile yaptığımız için otel fiyatlarını pek veremeyeceğim.
Uçhisar
Öncelikle biz gezimize Kapadokya’nın nispeten güneybatısında yer alan Uçhisar köyünden başladık. Burada doğal mağaralara günümüz seramikçileri dükkan açarak çeşitli hediyelikler, seramik süs eşyaları, kadehler satıyordu. Dükkanları gezerek doğal mağaralarda serinleyebilir veya Uçhisar Kalesine çıkabilirsiniz. Kaleye çıkmak ekstra ücrete tabi ve müzekart geçmiyor ve ücret kişi başı 250 tl. Bize fazla geldiği için çıkmadık. Beldeyi gezdikten sonra Uçhisar’a yakın Güvercinlik Vadisine geçtik ve manzara seyrettik. Uçhisar’dan başlayıp Göreme’ye kadar uzanan bu vadi, yumuşak tüf kayalarının rüzgar ve yağmur erozyonu ile şekillenmesi sonucu ortaya çıkan eşsiz bir doğal güzelliğe sahip. Öğrendik ki vadi, adını kayalara oyulmuş binlerce güvercin yuvasından alıyormuş. Halk, geçmişte bu güvercinleri besleyerek gübrelerini tarlalarda kullanmış, yumurtalarını ise besin olarak tüketirmiş. Güvercin yuvaları, vadinin karakteristik görünümüne önemli bir katkı sağlamakta ve vadiyi seyrederken bir sürü güvercini bir arada görebilirsiniz. Gitmeden şarap tatmak ve almak için Kocabağ Şarapevine de uğrayabilirsiniz.
Göreme
Daha sonra Göreme’ye geçtik. Göreme’de balon manzarasını izleyebileceğiniz bir sürü seyir yeri bulunuyor. Aynı zamanda balon turları, jeep veya at turu kiralama yerleri de mevcut. Biz önce Aşıklar Vadisini yürüyüp daha sonra Aşk Vadisinde konakladık ve sabah erken kalkıp balonların uçuşuyla gün doğumunu seyrettik. Vadilere gitmek biraz zorlu olabilir çünkü haritada alanlar dağınık olarak gözüküyor. Biz karavanla işaretli yüksek yerlere çıktık fakat gün batımını izlemek istiyorsanız ve altınızda araç yoksa jeep kiralayabilirsiniz. Kişi başı 1250 tl gibi bir fiyat söylenmişti bize. Neredeyse ünlü bütün vadileri grup halinde jeep kiralayanlarla beraber gezdiriyorlarmış ve gün batımı izletiyorlarmış.
Göreme’de konaklayıp balon ve gün doğumunu izledikten sonra Göreme Açık Hava Müzesi’ni gezmeye gittik. Müzekart geçerliydi.
Göreme Açık Hava Müzesi
İçinde 1000 yıllık Karanlık Kilise dahil yaklaşık 600 kiliseyi barındıran örenyeri. Binlerce yıl önce volkanik patlamalar sonucu oluşan yumuşak tüf tabakaları, rüzgar ve yağmur erozyonu ile oluşmuş peribacaları arasına oyulmuş kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları ile Göreme bir açık hava müzesi. Göreme, Hristiyanlığın erken dönemlerinde önemli bir merkez olmuş. Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanlara yapılan zulümden kaçan insanlar, buraya sığınmış ve kayalara oydukları kiliselerde ibadet etmişler. Göreme’deki kiliselerdeki freskler, Bizans sanatının en önemli örnekleri arasında yer almaktaymış. 4. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatına ev sahipliği yapmış. Ellora Kilisesi, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise içinde en ünlüleri. Karanlık Kilise’nin adı kilisenin içine cidden güneş ışığının fazla girememesinden geliyormuş bu nedenle de freskler en çok bu kilisede korunmuş. Karanlık Kilise’ye giriş ekstra ücrete tabi ama çok pahalı değildi. Fresklere İsa’nın hayatından sahneleri, dini figürleri ve o dönemki yaşamı çizmişler. Fakat maalesef ki fresklerin çoğu harap haldeydi ve çizilmişlerdi. Lütfen gezerken tarihi dokulara ve doğaya zarar vermeyelim. Unutmayalım ki kiliselerin içinde flashla fotoğraf çekimi yasak! Rehber eşliğinde de gezebilirsiniz.
Avanos
Daha sonra içinden Kızılırmak’ın geçtiği Kapadokya’nın ünlü Avanos’una uğradık. Kızılırmak kıyısında yer alan ve binlerce yıllık geçmişiyle ünlü bir ilçe olan Avanos Kapadokya bölgesinin en önemli yerleşim yerlerinden biri. Özellikle el sanatları, tarihi köprüleri ve doğal güzellikleriyle dikkat çekiyor. Avanos’un tarihi Hititler dönemine kadar uzanıyormuş. Kızılırmak’ın getirdiği kırmızı toprak ve mil sayesinde bölgede seramik üretiminin M.Ö. 2000’li yıllardan beri yapıldığı bilinmekteymiş. Kızılırmak nehrinden geçen bir tarihi köprü var fakat biz ordayken bakımdaydı. Avanos’un Milli Parkında Kızılırmak boyunca yürüyüş yapabilir eski evlerin ve seramik dükkanlarının olduğu bölgeyi gezebilirsiniz. Biz gitmişken bir de testi kebabının tadına baktık.
Zelve Açık Hava Müzesi
Avanos’a bağlı Göreme Açık Hava Müzesi gibi içinde bir çok kilise yapısı bulunduran özellikle 9. ve 13. yüzyıllar arasında Hristiyanların önemli bir yerleşim ve dini merkezi olmuş fakat ilk ne zaman yerleşildiği tam olarak bilinmeyen olan müze. İnsanlar bulgur yetiştiriciliği yapmışlar, güvercin bakmışlar, daha sonra Selçuklu ve Osmanlı döneminde de kullanılmış çünkü bölgede camiiler de vardı. Fakat erozyon sebebiyle zamanla insanlar tarafından terk edilmiş. Biz gelmişken bu müzeyi de gezdik ve müzekart geçiyordu. Hala daha kazılar ve düzenlemeler devam ediyordu.
Ürgüp
Ürgüp Kapadokya’nın Asmalı Konak sayesinde meşhur olmuş yeri. Ürgüp’de açıkçası biz yapacak çok bir şey bulamadık fazla turist ilçesi gibi geldi bize. Ama lise coğrafya kitaplarına konmuş en ünlü peribacaları tipi olan Üçgüzeller (Three Beauties) Ürgüp yolunda yer alıyor ve herkes orada fotoğraf çekiliyor. Ayrıca Temenni Tepesine çıkıp Ürgüp Manzarasını da izlemenizi tavsiye ederim. Asmalı Konak’ı biz gezemedik otel olacakmış kapalıydı.
Diğer Vadiler
Kılıçlar Vadisi
Gül Vadisi
Biz bu vadilere trekking yaparak çıktık ve manzara seyrettik bazı vadilere araba çıkacak gibi değildi açıkçası.
Yeraltı Şehirleri
Şimdi gelgelelim Kapadokya bölgesinin yeraltı şehirlerine. Bölgede bir çok küçüklü-büyüklü yeraltı şehri bulunuyor hatta ilk beyin ameliyatı da Aşıklıhöyük’de yapılmış. Biz Kaymaklı ve Derinkuyu’yu gezdik bu ikisi büyük ve içerisi gerçekten dardı ve müzekart geçerliydi.
Kaymaklı Yeraltı Şehri
Nevşehir’e 20 km mesafede bulunan Kaymaklı kasabasında yer alan Kaymaklı Yeraltı Şehri, 8 katlı yapısıyla oldukça büyük. İlk katı erken döneme tarihlenen şehir, Roma ve Bizans dönemlerinde de genişletilmiş. Şehirde; Yaşam alanları: Evler, mutfaklar, şarap mahzenleri gibi yaşam alanları, din alanları: kiliseler, şapeller, havalandırma sistemleri: uzun ve dar havalandırma bacaları, su kuyuları: yeraltı su kaynaklarına ulaşan kuyular, gizli geçitler: şehirler arasında gizli geçitler bulunmakta. Kaymaklı Yeraltı Şehri, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer almaktadır.
Derinkuyu Yeraltı Şehri
Nevşehir’e 30 km mesafede bulunan Derinkuyu ilçesinde yer alan Derinkuyu Yeraltı Şehri, Kaymaklı’dan daha derin ve daha büyük bir yapıya sahip. Şehirde; Yaşam alanlarının yanı sıra Kaymaklı’dakine ek olarak: Misyonerler okulu: Hristiyan misyonerlerin eğitim gördüğü bir okul, günah çıkartma yeri: dini törenlerin yapıldığı bir alan, vaftiz havuzu: vaftiz ayinlerinin yapıldığı bir havuz bulunmakta. Aynı zamanda hayvanlar için ağıl, besleme alanları da vardı. Hayvanları şehrin ilk katına yerleştirirlermişler ki düşman saldırısı bir sorun vb. durum olduğunda huysuzluklarından dışarda ne olabileceğini anlasınlar. Ayrıca Derinkuyu Yeraltı şehrinin her odası tüneller aracılığıyla köydeki evlere yeraltından ulaşıyormuş. Derinkuyu Yeraltı Şehri, bölgenin en büyük yeraltı şehirlerinden biri olduğunu da ekleyelim.
Yeraltı şehirlerinin ne zaman ve neden yapıldığı tam olarak bilinmemekteymiş. Fakat çeşitli teorilere göre;
- Doğal afetlere karşı korunma: Deprem, volkanik patlama gibi doğal afetlerden korunmak için
- İstilacılardan korunma: Romalılar, Araplar gibi istilacıların saldırılarından korunmak için
- Dini ritüeller: Erken Hristiyanların dini ritüellerini gerçekleştirmek için
- Ticari faaliyetler: Yeraltı şehirlerinde çeşitli ticari faaliyetler yapıldığı düşünülmektedir.
Ihlara Vadisi
Gelelim Kapadokya’nın bir diğer doğal güzelliği olan Ihlara Vadisi’ne. Biz vadiye herkesin dediği gibi Belisırma’dan giriş yaptık ve geriye doğru yürüdük. Çoğu kiliseyi gördük daha sonra geri döndük. Eğer vadiye en başından girerseniz asıl manzarayı kaçırıyormuşsunuz o yüzden herkes Belisırma’dan girişi öneriyor. Hatta girmeden Cam Teras’tan manzarayı izledik ve yanında bulunan anne ile oğulun işlettiği Teras Cafe’den teyzenin yaptığı güzel gözlemelerden yedik. Bizi güzel karşıladılar ve ıspanaklı gözleme baya iyiydi. Kahve de ikram ettiler 🙂
Ihlara Vadisi, Kapadokya’nın en büyüleyici doğal ve tarihi güzelliklerinden biri. Aksaray ilinin Güzelyurt ilçesinde yer alan vadi, derinliği yer yer 150 metreyi bulan, 14 kilometre uzunluğunda bir kanyonmuş. Melendiz Çayı’nın yeryüzünü milyonlarca yıl boyunca aşındırmasıyla oluşmuş bu vadi, eşsiz doğal güzellikleri ve tarihi yapılara sahip.
Ihlara Vadisi, Hristiyanlığın ilk dönemlerinden itibaren önemli bir dini merkez olmuş. Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanlara yapılan zulümden kaçan insanlar, buraya sığınmış ve kayalara oydukları kiliselerde ibadet etmişler. Vadide yüzlerce kilise, şapel ve manastır bulunmakta. Bu yapılar, Bizans sanatının en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir. Fakat yine ne yazık ki kaderine terk edilmiş ve fresklerin suratları boyanmış ve çizilmişti. Hayal kırıklığına uğradım ve sinirlendim.
Ihlara Vadisine girdikten sonra yürüyüş yapabilir kiliselere tırmanabilir ve içerideki kafelerde oturabilir ayaklarınızı Melendiz Çayı’na sokup serinleyebilirsiniz. Unutmayın ki burayı görmeye dünyanın bir çok yerinden turist geliyor öyle bir güzellik!
Eklemeden gitmeyelim balon turları ortalama 200 eurodan başlıyor diye duyduk. Turistler buraya hususi bunun için geldiği için bir karaborsa durumu söz konusuymuş bilhassa kötü hava durumlarında fiyat daha da artıyormuş. Yine de şirketlerden bilgi alabilirsiniz.
Biz çok sıcak olmaması adına Haziranın ilk haftası gittik ayrıca. Unutmayın ki geceleriyse hava serin!